Ana içeriğe atla

Beş bin yıllık külliyat: Mısır Edebiyatı

M ısır Edebiyatı’nın da Ortadoğu tarihi gibi “modernleşme” kavramı üzerinden yazılması, koca bir külliyatı iki yüzyıllık görece kısa bir zaman dilimine ve belirli bir kitap formuna hapsetmek anlamına gelir.

 Keza İslam öncesi Mısır’ın “Bilge Edebiyatı” olarak anılan, kıssalarından oluşan ve en bilinen örnekleri Sinuhe’nin Hikâyesi, beş mucize öyküsü içeren Westcar Papirüsü ve ünlü Ölülerin Kitabı olan bu edebiyat tarihi yaklaşık beş bin yıl öncesine dayanır. Mısır Edebiyatı’nın en kadim türü olan şiirin de izini İslam öncesi Mısır’a kadar sürmek mümkün. Teolojik edebiyat olarak anılabilecek Kıpti manzumelerinin örnekleriyle dolu Nag Hammadi Kütüphanesi’nin külliyatı da Mısır edebiyatının sayılı örneklerindendir.
İslam Devleti, Abbasiler ve Emeviler döneminde Arapça edebiyat, Mısır’ı da kapsayan geniş coğrafyada en verimli çağlarından birini yaşamıştır. 9. yüzyılda, Bağdatlı kitap satıcısı İbni Nedim ilk kitap katalogu Fihrist’i hazırlanmış ve kitap tanıtımı olarak adlandırılabilecek ‘takriz’ isimli yazılar yazılmıştır. İslam dönemi Mısır’da öne çıkan eser, Şark Edebiyatı külliyatının şaheseri Binbir Gece Masalları’dır. Kafiyeli düzyazı denilen ‘sej’ türü bu şiirlerin yanı sıra, ‘makama’ ve ‘gazel’ türleri de ortaya çıkartarak şiir, edebi üretimini domine etmeye devam etmiştir.
16. yüzyılda başlayan yaklaşık 400 yıllık Osmanlı hükümranlığı, sadece Mısır değil, tüm Arap Edebiyatı’nı büyük bir düşüşe sürüklemiştir. Bunun en büyük faktörü, “modernleşme”nin simgesi kabul edilen matbaanın gecikmesi değil, Arapçayı kutsal dil gören Şeyhülislamların Arapça kitap basılmasına izin vermemeleriydi.

Arap dünyasının Rönesansı

1798-1802 yılları arasındaki kısa süreli Fransız işgali ise Mısır’a sadece askeri bir miras bırakmaz. Napolyon, Mısır’a sadece ordusuyla değil, dönemin meşhur oryantalistlerini de içeren bir “rasyonel bilimler” grubuyla geldi, hatta işgalin ilk yılında, bu ekibin araştırmalarını yürütmesi için Mısır Enstitüsü’nü (Institut d’Égypte), birlikleri içinse Mısır Postası (Courier de l’Égypte) gazetesini kurdu.  1805’te Mısır valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Osmanlı’ya karşı kendi sultanlığını kurma çabaları da onu, bu mirası daha etkin kullanma yoluna itti. Avrupa’dan dönen Rifa Tahtavi önderliğindeki öğrenci grubu, Arap dünyasında Nahda (Rönesans) denilen dönemi başlattı. 
1882’deki İngiliz işgaliyle birlikte Mısır’ı 1952 Darbesi’ne kadar etkileyecek, milliyetçiliğin bir varyantı olan Mısır ulusçuluğu, Nahda hareketinin devamı niteliğinde doğar. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası yükselişe geçen Pan-Arabist akımdan farklı olarak, ülkedeki gayrimüslim nüfusu da kapsayan, dine birleştirici bir etmen işlevi veren, Firavuna dayanan kadim Mısır tarihini ön plana çıkaran, bağımsızlığı ana amaç olarak belirleyen, fakat bireysel özgürlükleri devlete karşı savunan ve Araplığı dışlayarak Mısırlı kimliğini ortaya koyan bu ulusçuluk, bu dönem yetişen tüm entelektüellerin yanı sıra, Saad  Zağlul önderliğindeki liberal Vafd Partisi’nin de ana düsturuydu. I. Dünya Savaşı’na kadar, yayın hayatını günümüze kadar sürdüren el-Ehram’ın da dâhil olduğu 283 gazete ve dergi yayınlandı. Bunların çoğu, şiirler, tarihi öyküler ve kısa romanlara yer vererek edebi üretimin merkezinde yer aldı. Bu sayede, şiir ve sözel anlatı hâkimiyetinin form değiştirdiğini söyleyebiliriz.
20. yüzyılın başından itibaren, tüm türlerdeki edebi üretim altın çağına girdi. Lübnan’daki göç dalgasıyla Kahire’ye gelen Hıristiyan yazarlar Corci Zeydan ve Farah Antun, çoğunlukla İslam tarihini konu alan tarihi öyküleriyle gazetelerin en çok okunan yazarları haline geldi. Saray yakınlığıyla bilinen ve hala Mısır şiirinin en üst noktası olarak anılan “Şairlerin Şahı” Ahmet Şevki, “Nil’in Şairi” Hafız İbrahim ve devamında gelen Mahmut el-Akad öncülüğündeki Divan Okulu ile en ünlü temsilcisi Ahmet Zeki Ebu Şadi olan Apollo Grubu, Mısır şiirinin en önemli temsilcileri olarak öne çıktı. Dramada ise Mahmud ve Muhammed Teymur kardeşlerin yoksulların hayatlarıyla ilgili ve Tevfik el-Hakim’in ise sahneye konulmaktan çok okunmak için yazdığı tiyatro oyunları da bu dönemde öne çıktı. Cemaleddin Afgani’nin Musevi öğrencisi Yakub Sanu’nun satirik eserleri ve Lübnanlı Halil Mutran’ın Sheakespeare çevirileri de tiyatro yazınına önemli katkılar yaptı.

El-Ceride akımı  

Ahmed Lütfi Seyyid’in 1912’de çıkarmayan başladığı el-Ceride dergisi, ulusçuluğun en etkili yayını olmanın yanı sıra, kısa öykü ve romanda çığır açan bir kuşak yetiştirdi. Yazarlığından çok, psikanaliz ve sosyalizm konusunda öğretici yazılar yazdığı için “hocalığıyla” tanınan Kıpti Selame Musa, bu derginin çevresindendi. Musa’nın en önemli öğrencisi, Necib Mahfuz olacaktı. Batı romanlarının dikkatli taklitleri üzerinden ilerleyen romana, sonra bakanlık da yapacak olan dergi çevresinden Mahmud Hüseyin Heykel 1914’te yayınladığı Zeynep romanıyla özgün bir duruş getirdi. Albert Hourani tarafından kuşağının en etkin ismi olarak gösterilen Taha Hüseyin de el-Ceride sayfalarında yerini aldı. İslam Öncesi Şiir kitabıyla, radikallerin şimşeklerini üzerine çeken Hüseyin, Keder Ağacı üçlemesiyle Mısır Edebiyatı’nda kuşak romanlarının önünü açtı. 1952 Darbesi öncesi Eğitim Bakanlığı da yapan Hüseyin, şöhretini otobiyografik eseri Günlerin Kitabı (Belge Yayınları) ve Mısır Kültürü’nün Geleceği isimli gelecek üç kuşağın zihniyetini etkileyecek kitabına borçludur.

Nobel, Necib Mahfuz’u kazandı

1930’larda ise “Akademisyenler Kuşağı” olarak adlandırılan yeni bir grup sahneye çıktı. Bu kuşağın en önemli temsilcisi elbette ki Necib Mahfuz’dur. 1930’larda başlayarak 20. yüzyılın bütününe yayılan kariyerinde Mahfuz’un, romanlarının merkezinde hep Mısır orta sınıfı vardır. İlk romanları baskın bir şekilde, bir önceki kuşağın ulusçuluğunun etkisiyle kadim Mısır üzerine olsa da daha sonra ciddi boyutta siyasi, dini ve toplumsal eleştirilere yer verecek ve radikallerle yıldızı hiç barışmayacaktır. Mahfuz, Arap edebiyatında pek ilgi gösterilmeyen roman türünde çığır açmış ve 1988’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne uzanmıştır. Arap Yazarlar Birliği’nin yaptığı “En İyi 105 Roman Listesi”nde Kahire Üçlemesi’yle ilk sırada yer almış ve Arap edebiyatının tepe noktası olduğunu bir kez daha ispatlamıştır.
Akademisyenler Kuşağı’nın diğer önemli temsilcileriyse Fuşa (edebi Arapça) ile Amiyye’yi (günlük Arapça) başarılı bir biçimde harmanlayan ve sağlam bir modernleşme eleştirisi sayılan Dağ romanının yazarı Fethi Ganem; fellah-ağa ilişkilerini konu alan Dünya ve darbe öncesi toplumun bir eleştirisi olan Yeni Kahire kitaplarının yazarı Abdurrahman Şarkavi; edebi açıdan çok değer verilmese de Sucu Öldü romanıyla popüler olan Yusuf Sibai; öykünün en güzel örneklerinden Ümmü Haşim’in Lambası’nın yazarı Yahya Hakkı  ve Türkiye’de daha çok muhafazakâr kesim tarafından tanınan “Asr-ı Saadet romancısı” Abdülhamit Cevde es-Sahhar’dır.
Mısır Edebiyatı’nda üçüncü kuşağı olan “Altmışlar Kuşağı”nı gelişini müjdeleyen Yusuf İdris, 1950’lerde yazmaya başlar. Dili harmanlama ve kullanma konusunda çok usta olan ve yazdığı Siyah Polis, Beyaz, Aşk ve Küller Şehri ve Günah romanları ile En Ucuz Geceler öyküsüyle tanınan İdris, Mahfuz’dan da büyük övgüler almış ve birkaç kez Nobel’e aday gösterilmiştir.

Nasır, Mübarek ve Arap Baharı

Altmışlar Kuşağı’nın çoğu, 1952 Darbesi’ni ve Nasır’la birlikte yükselen Pan-Arabizm’in destekçisi olsa da, sonra, 1967’de İsrail’e karşı alınan son yenilgiyle yaşanan heyecanın kesin olarak ölüşü ve tüm Arap toplumlarının Nekse (Nekahat) dönemine girmesine tanık olduklarında sert eleştirilerden çekinmezler. Genelde sol-milliyetçi eğilimleriyle politik aktivizmin içine girmiş ve çoğu bu sebepten dolayı hapis yatmıştır. Arapçayı yeniden icat eden ve önceki edebi formları sorunsallaştırarak yeni bir yapı kurmaya çalışan bu kuşağın en önemli ustaları, Şeref adlı romanıyla ismini Arap edebiyatının en büyük ustaları arasına yazdıran Sunallah İbrahim; Nasır’ın ölümünün ardından, ona karşı çok ciddi eleştiriler içeren ama Mısırlı yetkililerin tepkisinden çekinerek Şam’da bastırdığı Zeyni Bereket’in (Kahire’nin Mücevheri, Can Yayınları) yazarı ve Necib Mahfuz’un manevi oğlu Cemal Gitani; tıka basa yiyen Mısır’la aç ve sefil kalan Mısır arasındaki farkı anlatan kitabı Mısır Toprakları’nda Savaş (Kanat Kitap), iki yıl Mısır’da yasaklanan Yusuf el-Kaid; Aşağı-Yukarı Mısır, Kıpti-Müslüman ve erkek-kadın arasındaki kadim çatışmaları romanlarına yansıtan ve Rama ile Dragon romanıyla ünlenen Edwar el-Harad, İskenderiye’de Kimse Uyumaz romanıyla tarihi Mısır’ı gözler önüne seren İbrahim Abdülmecid; Heron romanıyla “En İyi 105 Roman” listesine dahil olan İbrahim Aslan ve yazmaya daha geç başlasa da zihnen bu kuşağa ait olan meşhur Sürgünde Günbatımı’nın (Doğan Yayınları) yazarı Baha Tahir’dir. Bu kuşak, feminizmi en güçlü biçimde dile getiren kadın yazarlar da çıkarmıştır: Türkçede bir dönem çok tanınan ve kadın/erkek sünneti karşıtı aktivizmle ön plana çıkan Neval el Seddavi, kadınların hayatını kadınlar yazdıkça bir değişim olabileceğine inan Selva Bekr ve erkek egemenliği karşıtı protestolar yüzünden hapse giren ve Açık Kapı romanı filme de çevrilen Latife Zeyyat.
Mısır edebiyatı, Sedat’ın öldürülmesinin ardından başa gelen Hüsnü Mübarek’in yönetimi altında üretim yapmakta uzun bir süre zorlandı. Yenilgiler ve umutların boşa çıkışıyla yaşanan hayal kırıklıkları, edebiyatçıları da toplum gibi bunalıma sürükledi. Yeni edebiyat patlamasının da 2001’de filizlenmeye başlayan sosyal hareketlenmelerle aynı zamana denk düşmesi şaşırtıcı değil. İslam’a yönelik tavrı nedeniyle radikaller tarafından çok eleştirilen Ala el-Asvani’nin 2002’de çıkardığı Yakupyan Apartmanı (Turkuvaz Kitap) kıvılcımı ilk çakanlardan. Booker Ödülü’ne Aşkın Haritası romanıyla aday olan ve Mısır Devrimi’ni günbegün Guardian’dan aktaran Ahdaf Soueif, Bedevi toplumunu, özellikle kadınını romanlarına konu eden Miral el-Tahavi, Arapça Edebiyat’ta kendine çok yer bulamayan polisiye/aksiyon türünde usta olan Yusuf Zeydan ve 2011 Devrimi’nin altyapısındaki toplumsal kaynamayı Kahire’deki taksicilerle yaptığı konuşmalarla adeta önceden haber veren ve bu konuşmaları topladığı Taksi kitabı rekor düzeyde satan Halid el-Hamisi, bu kuşağın öne çıkan isimleri.
Türkçede Mısır Külliyatı
• Tevfik el-Hakim’in Türkçeye çevrilen kitapları: Asa ile Sohbetler (Elif Yayınları), Gezegenle Sohbet (Birey Yayıncılık), İzis (Pınar Yayınları), Sanat Üzerine (Kaknüs Yayınları), Trendeki Derviş (Mavi Yayıncılık), Şeytanın Vaadi (Şule Yayınları), Ashab-Kehf/Mağara Arkadaşları (Kayıhan Yayınları), Bir Taşra Savcısının Günlüğü (Belge Yayınları), Şarkın Serçesi (Kaynak Kültür)
•  Mahmud Hüseyin Heykel’in, Türkçedeki tek kitabı: Hz. Muhammed’in Hayatı (Kitabevi)
• Necib Mahfuz’un son yıllarda, neredeyse tüm kitapları Türkçeye çevrilmiştir: Kahire Üçlemesi: Saray Gezisi, Şevk Sarayı, Şeker Sokağı, Aynalar, Başlangıç ve Son, Dilenci, Han el Halili, Serap (Hit Kitap), Aşk Zamanı, Başkanın Öldürüldüğü Gün, Cebelavi Sokağı’nın Çocukları, Midak Sokağı (Kırmızı Kedi), Bıldırcın ve Sonbahar (Kaknüs Yayınları), Binbirinci Geceden Sonra (Oğlak Yayınları), Savrulan Kahire (Meneviş Kitapları), Düğün Evi, Hırsız ve Köpekler, Karnak Kafe, Miramar (Turkuvaz Kitap)
• Abdurrahman Şarkavi’nin Türkçedeki tek kitabı: Özgürlük Peygamberi (Düşün Yayıncılık)
• Abdülhamit Cevde es-Sahhar’ın Türkçeye çevrilen kitapları: Anayurt Mekke-Adnaniler, Ey Ateş Serin Ol, Faraklit’i Beklerken-Kureyş, Hz. Bilal-Peygamber Müezzini, İbrahim Milleti-İsmailoğulları, Mısırlı Hacer, O Bir Yetimdi, Rahmetin Gelişi, Siyah İnci-Bilal-i Habeşi, Yalnız Sahabi-Ebu Zer (İnkılab Yayınları), Dört Halife’nin Hayatı (Kahraman Yayınları)
• Cemal Gitani’nin Türkçedeki diğer kitabı: Günbatımının Çağrısı (Can Yayınları) 
• Neval el Seddavi’nin Türkçeye daha once çevrilen 6 kitabı olmasına rağmen, hâlihazırda ulaşılabilen kitapları: Kadının Cennette Yeri Yok, Kahire Saçlarımı Geri Ver, Şeytanın Masumiyeti (Everest Yayınları), Sıfır Noktasındaki Kadın (Metis Yayınları)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Metaverse arsa dolandırıcılığına aman dikkat!

 Facebook'un  Metaverse işine girmesiyle birlikte tüm dünyada bir Metaverse çılgınlığı yaşanıyor şu sıralar. Metaverse üzerinden arsa/arazi satın almalar, Metaverse coin'leri vs.  Peki daha şimdiden Metaverse üzerinden bir arsa satın almak mantıklı mı? AMAN DİKKAT! metaverse’de bir şey satanların büyük bir çoğunluğu dolandırıcıdır. Kendi ekosistemleri yoktur ya da tutmayacağını bildikleri halde bir şeyler satarlar. Kalan yüzde 1’in de 1-2 tanesi tutar. O da decentraland, sandbox, enjin vs. gibi çok yatırım almış olanlar olabilir. Metaverse dediğiniz şey sanal bir evren. teknolojiye yatırım yapan her firma kendi sanal evrenlerini, sanal dünyasını, sanal alanını kurabilir. yani depolama alanı ve server'ınız varsa onlarca dünya kadar alan oluşturabilirsiniz. gelecekte de facebook, instagram, google, samsung, adidas, nintendo vs. hepsi kendi sanal alanını oluşturabilir. içine girince kiminde oyun oynarsın, kiminde ayakkabı denersin, kiminde çamaşır makinesi alırsın. içine de ...

Geleneksel bir gazetecinin Snapchat’le imtihanı

Beni yakından tanıyanlar bilir; haber alma konusunda acayip muhafazakâr biriydim; yani illa medyum gazete, televizyon olacak. Muhabirken de televizyona geçme tekliflerinin reddettim ve hep dergi, gazete gibi basılı mecralarda çalıştım. Yıllar yılları kovaladı. Kızı doğurmuşum, beşiğinde sallıyorum telefonum çaldı; benim gibi aşağı yukarı aynı zamanlarda anne olan gazeteci arkadaşım arıyordu:  “Ya Ayten Facebook diye bir platform var, uzun uzun vakti olmayan için birebir. İki dakika girip çıkıyorsun. Millet orada fotoğraf falan paylaşıyor. Çok eğlenceli. Sen de girsene.” Fikir kafama yattı çünkü daha kırkı çıkmamış bebeğin kırkına merdiven dayamış, ömrü okumakla geçmiş annesi olarak ne kitap okuyabiliyordum ne de film izleyebiliyordum; ara ara kızım uykudayken ben de pert bir şekilde kendimi yatak-yastığa gömmediysem beşer onar dakikalık vakitlerim oluyordu. Oyalanmak kafa dağıtmak için iyi olabilirdi ve 2007’de bir Facebook hesabım oldu, hâlâ da hesap açık. (Bura...

Central Park'ı Mega Bir Yapıya Dönüştürmeyi Hedefleyen Muhteşem Proje Teklifi

Yitan Sun ve Jianshi Wu ismindeki iki tasarımcı, Central Park'ın altındaki ana kayayı kazarak, parkı içine daha fazla insanı alabilecek hale getirmek istiyor.  eVolo'nun her yıl düzenlediği gökdelen yarışmasında birinci olan tasarımcıların proje teklifinde şöyle yazıyor: "Hedef, arazi ve mimari arasındaki geleneksel ilişkiyi, işgal edilebilir yerlerin doğayla direkt olarak bağlantılı olmasını sağlayacak biçimde tersine çevirmek. Etrafındaki yüksek derecede yansıtıcı cam kaplama sayesinde, parkın içindeki manzara bir sonsuzluk illüzyonu yaratarak fiziksel sınırların ötesine uzanabilir. New York şehrinin kalbinde, yeni bir ufuk doğuyor." Haberin Tamamı İçin:  http://www.boredpanda.com/central-park-g... "3 km²'lik bir alana yayılan şehir parkı Central Park, New Yorklulara yoğun kent hayatından uzaklaşma fırsatını sunuyor. Ancak, nüfusun yalnızca bir kısmı bunun tadını çıkarabiliyor." Parkı daha fazla insan için kullanışlı hale getirmek isteyen ...